G-O:-R-U:-L-T-U:

hareketli imajların hızla tüketildiği, sinemanın tartışılmadan, sindirilmeden hep bir sonraki yeniliğin peşinde koştuğu bir ortamda film izlemeyi, tartışmayı ve yeni üretimleri önceleyen bir kolektiftir. yılın birkaç gününe hapsetmek yerine sürekli bir mevcudiyeti ciddiye alır. Şu an için gezgin bir perdedir, ancak kendi mekanını arar. Sınırlı gösterim imkanı bulan görsel formlarını paylaşmayı ortak düşünce ve üretim için bir zemin olarak gören 2025 yılında Nil Kural, Deniz Tortum, Murat Güneş ve Okay Karadayılar tarafından İstanbul'da kurulmuştur.


Yaklaşık ayda bir gönderdiğimiz, etkinliklerimizi ve etkilendiklerimizi okuyabileceğiniz bültene ücretsiz abone olmak için:

Bülten arşivi


 

 

Peter Watkins: Kestirme Yol Yok - Şubat-Nisan 2026

Yaz aylarında gönderdiğimiz bültende bir retrospektife hazırlandığımızı haber vermiştik. Sinematek/Sinema Evi ile işbirliğiyle Şubat-Nisan 2026’da gerçekleşecek bu retrospektifin odağı yepyeni bir sinema dili ve yöntemi geliştirmiş yönetmen Peter Watkins. Ne yazık ki Watkins’i bu retrospektifin hazırlıkları sürerken geçtiğimiz ay 90 yaşında kaybettik. Hayat tavrını ve işlerini kutlamayı dilediğimiz bu retrospektifte Watkins’in sekiz filmini göstereceğiz:

Culloden Muharebesi (Culloden, 1964), Savaş Oyunu (The War Game, 1966), Ayrıcalık (Privilege, 1967), Gladyatörler (The Gladiators, 1969), Ceza Kampı (Punishment Park, 1971), Edvard Munch (1974), Yolculuk (The Journey, 1975), Komün (Paris, 1871) (La Commune (Paris, 1871), 2000)

devamı

Yaklaşan Etkinlikler


Geçmiş Etkinlikler

exergue - documenta 14 üzerine

exergue - documenta 14 üzerine

Gösterim:

Forum:

Kurumların bağımsızlığının yok olduğu, aşırı sağın yükselişe geçtiği bir dünyada sanat ne kadar bağımsız kalabilir? Kurumlara bağlı büyük sanat olayları, sanatçılara ve yaratıcı ekibe gerçek bir özgürlük alanı sunabilir mi?

Yönetmen Dimitris Athiridis, 14 bölüme böldüğü 14 saatlik epik ve heyecanla takip edilen bir yapıya sahip belgeseli exergue - documenta 14 üzerine’nin 10 yıla yayılan ve documenta 14’ün ekibinin ve artistik direktörü Adam Szymczyk’in peşine düştüğü yapım sürecinde bu sorulara yanıt arıyor. Türkiye’de kültür sanat ortamında süregelen ilişkiler ağını ve yapısal sorunları ele alan Buradan Nereye? ile ortak gerçekleştireceğimiz etkinlikte, gösterimin ardından 23 Kasım 2025’te 13.00-16.00 saatlerinde Parmakültür’de “Sanat Kurumları Kimlere Ait?” başlıklı bir forum düzenleyeceğiz.


Gösterim Programı Detayları

  • Bölüm 1-5: 14 Kasım Cuma, 16.00 - 21.20
  • Bölüm 6-10: 15 Kasım Cumartesi, 13.00 - 18.00
  • Bölüm 11-14: 16 Kasım Pazar, 13.00 - 17.50
  • Gösterimler 20 dakikalık bir ara ile gerçekleştirilecektir.

Forum Detayları

  • 23 Kasım 2025 Pazar, 13.00 - 16.00

exergue - documenta 14 üzerine
(exergue - on documenta 14, 2024)

Yönetmen: Dimitris Athiridis
Yunanistan, 2024, 848', DCP, Renkli
İngilizce; Türkçe ve İngilizce altyazılı

Dünyanın en büyük sanat etkinliklerinden olan documenta’nın düzenleme kurulu, Polonyalı küratör Adam Szymczyk’in önerisini kabul eder: Almanya’nın Kassel şehrinde yapılan documenta’nın bir ayağını o sırada ekonomik krizin pençesinde olan Yunanistan’da yapmak. Atina’dan Ders Almak başlığı altındaki documenta 14, Kassel ve Atina’da iki sac ayaklı düzenlenecek ve şehirlere eşit ağırlık verilecektir.

Almanya’nın finans kaynaklarının o esnada ekonomik yaptırımlara tabi tutulan Yunanistan’a ve buradaki müzelere, kurumlara aktarılacak olması eleştirilir ve süreç içerisinde Szymczyk ile ekibi, sağ görüşlü politikacılar, kurum yöneticileri ve Almanya basınının da dahil olduğu birçok koldan hırpalanır. Bu baskı altında dünyanın en büyük sanat organizasyonlarından birini sol politik eksenli bir bakışla yapmaya gayret ederler.

Yönetmen Athiridis, exergue - documenta 14 üzerine’de iki yıl boyunca ekibi takip ederken seyirciyi kapalı kapıların ardında gerçekleşen konuşmalara, pazarlıklara ve yaratım sancılarına şahit ediyor. Gözlemci sinema akımının bir örneği olan belgesel, son dönemde İsrail’in soykırımı karşısında sessiz kalan kurumların konformizminin temelinde yatanları keşfediyor, kültür-sanatın finansmanla ilişkisindeki sorunlu yapıyı gösteriyor ve üretimin izleyici karşısına çıkana kadar geçtiği engebeli yolların detaylı bir haritasını çiziyor.

 


Yönetmen Hakkında

Dimitris Athiridis, Selanikli fotoğrafçı ve belgesel yönetmeni. Mühendislik eğitimi alan ve reklam sektöründe çalışan Athiridis, yönettiği belgesellerde karakter portrelerine odaklanıyor. İlk filmi T 4 Trouble and the Self Admiration Society (2009) müzisyen Terry Papadinas’ın hayatına odaklanırken, birçok önemli belgesel festivalinde gösterilen ikinci filmi One Step Ahead (2012), Selanik’in belediye başkanı olmak için yarışan şarap üreticisi Yiannis Boutais hakkında. Adam Szymczyk ve yaratıcı ekibine odaklanan exergue - documenta 14 üzerine, dünya prömiyerini 74. Berlin Film Festivali’nde yaptıktan sonra dünyada birçok festivalde ve sanat kurumunda gösterildi.

 


Sorularla exergue - documenta 14 üzerine

  • documenta nedir?
    Öğretmen, sanatçı ve küratör Arnold Bode tarafından 1955’te Almanya’nın Kassel şehrinde kurulan ve beş yılda bir yapılan, dünyanın en önemli güncel sanat sergilerindendir. Nazizm’in sanat üzerindeki etkisini dağıtmak ve modern sanatı teşvik etmek gibi amaçlarla başlayan sergiler, 100 gün boyunca sergilenmesi nedeniyle “100 günlük müze” olarak da bilinir. Eserlerini üretmek için seçilen sanatçılara iki yıl süre verilir. Kassel Belediye Başkanı ve şehrin önde gelenlerinden oluşan bir kurul, her edisyonda değişen artistik direktörü seçen jüriyi belirler. Artistik direktör, kavramsal çerçeve önerisiyle seçilir.
    exergue - documenta 14 üzerine ise documenta 14’ün arka planını işliyor ve Artistik Direktör Adam Szymczyk’in documenta’nın bir ayağını o sırada ekonomik krizin pençesinde olan Yunanistan’da yapmasının Almanya’da sağ görüşlü politikacılar, kurum yöneticileri ve Almanya basını gibi birçok koldan yarattığı skandala ve krizlere odaklanıyor.
  • Adam Szymczyk kimdir?
    1970 Polonya doğumlu küratör ve yazar. documenta 14’ün Artistik Direktörü seçilmeden önce 2010’da New York Times tarafından “küratörler arasında bir süperstar” olarak tanımlanan Szymczyk, uzun yıllar Kunsthalle Basel’in Şef Küratörü ve Direktörü olarak çalıştı. documenta 14’ün ardından Amsterdam’daki Stedelijk Müzesi’nde Küratöryel Danışman olarak görev yaptı ve Zürih’te kamu yararı güden çağdaş sanat kuruluşu Verein by Association’ı kurdu. Selanik’te bir yemekte tanıştığı, Avrupalı liderler Yunanistan’ın ekonomik durumunu tartışırken endişeli gözüken Szymczyk, yönetmenin ilgisini çekiyor ve documenta 14 sürecinde kendisini takip etme fikrini açıyor: “Yönetmen olarak daha geniş ölçekli konuları kapsayan karakter odaklı anlatılarla ilgileniyorum. O günün, müzik, film ve tiyatrodan çok daha kapalı olan güncel sanat dünyasında geçen on yıllık bir maceranın başlangıcı olduğunu kim bilebilirdi.”
  • Paul B. Preciado kimdir?
    documenta 14’ün Kamu Programları Sorumlusu olarak filmde sıklıkla görülen Preciado, kimlik, cinsiyet, cinsellik ve pornografi gibi alanlarda çalışmalar yapan İspanyol felsefeci ve yazar. Alanında eser veren en parlak isimlerden biri olarak kabul edilen Preciado, trans erkek olma sürecini anlattığı ve Türkçeye de çevrilen Testo Junkie kitabının yanı sıra An Apartment in Uranus ve Dysphoria Mundi: A Diary of Planetary Transition adlı kitaplarıyla da ses getirdi ve 2023’te Berlinale’de dünya prömiyerini yapan ve Teddy Ödülü kazanan Orlando, My Political Biography’yi yönetti.
  • Filmde documenta 14’ün özellikle 2017’de Almanya’da yarattığı tartışma ve krizlere geniş yer veriliyor. Benzer tartışmalar documenta’nın önceki ve sonraki yıllarında da yaşandı mı?
    Evet, documenta hemen hemen her edisyonunda tartışma yaratıyor. The Art Newspaper’ın ifadesini kullanırsak kurulduğundan beri “kaos ve tartışma ile kol kola yürüyor”. Ruangrupa’nın Artistik Direktörlüğünde gerçekleşen documenta 15’te antisemitizm iddialarıyla hedef gösterilen Taring Padi’nin People’s Justice adlı eseri kaldırıldı ancak tartışmalar, istifalar ve diplomatik bir krizin de eşlik ettiği olaylar 2022’deki sergiye damga vurdu. 2027’de açılacak documenta 16 ise şimdiden tartışılıyor. Antisemitizm tanımını İsrail devleti karşıtlığına taşıyan yeni politika belgesi, Artistik Direktör Naomi Beckwith ve sadece kadınlardan oluşan yaratıcı ekibinin şimdiden çok kısıtlayıcı bir politikayla çalışacağının işaretlerini vermesi açısından eleştiriliyor.
  • Neden 14 saatimi bu filme ayırmalıyım?
    Athiridis’in dediği gibi film diğer alanlara göre daha kapalı bir yapısı olan güncel sanatın perde arkasını gösteriyor, bir sergi nasıl düzenleniyor diye merak edenlerin sorularını yanıtlıyor. İzleyiciyi ekibin yolculuğuna kolayca dâhil ediyor ve heyecanla takip edilen bir yapısı var. Bir sergi veya bir bienal gezdiğinizde takabileceğiniz, daha net gösteren bir gözlük armağan ediyor gibi. Türkiye’de ilk kez perdede gösterilecek.
  • Kurumların işleyişi ilk kez mi bu kadar detaylı gösteriliyor?
    Hayır. Uzun bir kariyere sahip ABD’li yönetmen Frederick Wiseman, filmografisinde kurumların işleyişine geniş yer ayırdı. Birkaç örnek vermek gerekirse, Hospital (1970) New York’taki Metropolitan Hastanesi’nin işleyişini; Welfare (1975) ABD’deki sosyal yardım sistemini, Ex Libris: The New York Public Library, New York Halk Kütüphanesi’ni görevlilerinden evsizlerine tüm yönleriyle ele alıyordu. Kurumlar üzerine belgeseller denince ilk akla gelen kişi Wiseman.
  • Dünyanın en uzun filmi mi?
    Hayır, exergue - documenta 14 üzerine, Peter Watkins imzalı şimdilik en uzun seyir süresine sahip film The Journey’den 25 dakika kısa.
  • Exergue ne demek?
    Bir para veya madalyonun arka yüzündeki küçük amblem veya işaret. Bu filmin adı neden bu diye düşünenler bu sorunun yanıtını filmin son ve 14. bölümünde bulacak.
  • Gösterim nasıl gerçekleşecek?
    Yaklaşık 1 saatlik 14 bölüme ayrılmış filmi, her iki veya üç bölüm arasında 20 dakikalık aralar vererek izleyeceğiz. Yaklaşık 5’er saatlik üç kısımda gösterilecek belgesel 14 Kasım’da 16.00’da, 15 ve 16 Kasım’da ise 13.00’te başlayacak. Gösterimler Pera Müzesi’nde Türkçe-İngilizce altyazılı ve ücretsiz olarak gerçekleşecek. Belgeseli bütünlüklü izlemeyi öneriyoruz, çünkü gözlemci sinemanın bir örneği olarak izleyiciyi yaratıcı ekibin bir parçası gibi konumlayan ve finansmandan, eserlerin ve sanatçıların seçilmesine, mekan bulma sürecine bu büyüklükte bir serginin düzenlenmesinin çok farklı yanlarına şahitliğe çağıran bir yapısı var.

← Ajanda'ya Dön

Nostaljik Olmayan Gelecek

Nostaljik Olmayan Gelecek

Pera Müzesi Oditoryumu

 

22. yüzyılı hayal eden kimse yok. Nostalji ise kaçması kolay bir sığınak. Bu halde, geçmişe ve geleceğe nostaljinin dışından nasıl bakabiliriz? Yeni bir kültürel fütürizmi denkleme nasıl ekleriz? Habis nostaljiyi nasıl defedebiliriz?

Sırtını nostaljiye yaslamayan, ancak geçmişi de yadsımayan dört filmlik gösterimin ardından gerçekleşecek panelde kim ki o grubundan mimar ve akademisyen Berna Göl, Express, Roll, Bir+Bir’i yayımlayan kolektiften gazeteci, yazar ve çevirmen Merve Erol ile 6 Şubat depremi sonrası Kahramanmaraş’ta hizmet veren KAF Kolektif ve bağımsız sahne sanatları, müzik ve kültür alanı Eksibir’den Eren Şenkardeş ile bu soruları konuşacağız.


Program Detayları

  • 14:00 - Hayalet Resimler (93 dk.)
  • 15:35 - ARA
  • 16:00 - Kısalar:
  • E Blok, Daire 5 (13 dk.)
  • Beyaz Perdeden Yeşil Sahaya (7 dk.)
  • Veba Ağıtı (14 dk.)
  • 16:35 - ARA
  • 16:45 - Panel
  • Gösterim ücretsiz ve salon kapasitesiyle sınırlıdır.
  • Türkçe ve İngilizce altyazılı.

Filmler

Hayalet Resimler (Retratos Fantasmas, 2023)

Yönetmen: Kleber Mendonça Filho
Brezilya, 2023, 93', DCP, Renkli
Portekizce; Türkçe, İngilizce altyazılı

Brezilyalı yönetmen Kleber Mendonça Filho’nun kişisel belgesel filmi Retratos Fantasmas (Hayalet Resimler), izleyicisini yönetmenin şehri Recife’te gezdiriyor: Yönetmenin tarihçi annesinin aileye yarım asırdır yuva olan evinin etrafını yüksek binalar, kilitler ve teller sarıp her ev bir kozaya dönerken nesiller büyüyor.

Ev ve evin olduğu mahalle, yönetmenin öğrencilik dönemi B tipi film denemelerinden onu büyük festivallerin vitrinine taşıyan ilk uzun metrajı O Som ao Redor’da (Neighboring Sounds, 2012) mekân oluyor. Yıllar içinde emlak yatırımları evin bulunduğu sahile akarken şehrin merkezi ıssızlaşıyor, Mendonça Filho’nun sinefilliğini besleyen sinema salonları teker teker hayalet mekanlara dönüşüyor. Kiliseden bozma sinemaların yerini sinemalardan bozma kiliseler alıyor.

Mendonça Filho, filmde ilk gençlik yıllarından beri çektiği görüntüler eşliğinde izleyiciye eşlik eden rehber. Belgesel sadece Recife'in özgün öyküsü değil, Türkiye ve dünyanın dört bir yanındaki birçok şehrin de hikâyesi: kaybolan mekanlar, unutulan geçmişler, kamusallıktan uzak sokaklar. Hızla dönüşen şehirlerde neyi, nasıl korumalıyız? Yeni şehirleri nasıl planlamalıyız?

 

E Blok, Daire 5 (Block E, No. 5, 2025)

Yönetmen: Çağla Gillis
Avusturya, Türkiye, 2025, 13’, DCP, Renkli
Türkçe; İngilizce altyazılı

Çağla Gillis’in E Blok, Daire 5’inin Hayalet Resimler’le bağları çok kuvvetli: Otobiyografik izlek, çocukluk anılarıyla dolu ve kaybolan bir ev, bilindik mekanları kaybetmekten gelen bir boşluk ve aidiyet yoksunluğu.

Deneysel bir dil ve minimal bir anlatıma sahip filmde, Gillis Avusturya’da geçici öğrenci yurdunun soğuk ve mesafeli mekanında. Ailesi ise uzun yıllardır yaşadıkları apartman kentsel dönüşüm sürecindeyken kirada gün sayıyor. Gillis’in ailesiyle yaptığı telefon konuşmalarına mekanların bölük pörçük görüntülerinin eşlik ettiği ve yaşanan ruh halinin bir rüya gibi hissedildiği filmde yaşam bize kendini yıkılmış evin salonundaki aile buluşmalarının fotoğraf ve video kayıtlarında gösteriyor.

 

Beyaz Perdeden Yeşil Sahaya
(From the Silver Screen to Soccer Field, 2016)

Yönetmen: Özgür Demirci
Türkiye, 2016, 9’, DCP, Renkli
Sözsüz

Özgür Demirci’nin kamerasını çevirdiği İzmir’deki Yıldız Sineması’nı Recife’te hayal etmek zor değil. Bir hayalet veya sessiz bir tanık gibi gezen kamera, Yıldız Sineması’nın kapalı gişesi, üzeri boyanmış Lüks Balkon levhası, eskimiş bilet koçanları ve eski bir projektör gibi bir mekandan geriye kalan izleri tek tek buluyor.

1950’lerde İzmir’in Basmane bölgesinde açılan sinema artık kapalı bir futbol sahasına dönüşmüş durumda. Bu ikinci hayatında ise bölgenin yeni sakinleri olan göçmenlerin amatör spor müsabakalarına ev sahipliği yapıyor. Film, yorumsuz tanıklığıyla mekanda hem geçmişi hem de bugünü buluyor ve değişimin doğasını yadsımıyor.

 

Veba Ağıtı (Gimn Chume, 2024)

Yönetmen: Ataka51
Almanya, Rusya, 2024, 13’, DCP, Renkli
Rusça; Türkçe, İngilizce altyazılı

Sürgünde yaşayan Rus kolektif Ataka51’in kısa filmi Veba Ağıtı (Gimn Chume), müzikle hayaletlerin iç içe geçtiği Sovyetler döneminden kalma bir mekânda, bir kayıt stüdyosunda geçiyor. Müzisyenler bir şarkıyı kaydetmeye çalışırken stüdyoyu yerle bir etmeye çalışan habis bir doğaüstü güç söz konusu. Mekânı işgal ediyor, müzisyenlere musallat oluyor, gündelik hayata geçit vermiyor.

On yıllarca süren bir şiddet ortamının yaşama, yaratıcılığa nefes alanı bırakmamasını yaratıcı animasyon teknikleri ve süzülen bir kamera çalışmasıyla gösteren Ataka51, filmin ilham kaynaklarından Aleksandr Puşkin’den hareketle soruyor: Veba zamanında eğlence olur mu?

 


Yönetmenler Hakkında

Kleber Mendonça Filho, Neighboring Sounds, Aquarius ve Gizli Ajan’da (O Agente Secreto, 2025) imzası bulunan Brezilyalı yönetmen. Uzun yıllar eleştirmen ve film programcısı olarak çalıştıktan sonra yönetmenlik kariyerine ağırlık verdi. 1990’lardan beri kurmaca, belgesel ve müzik videoları denemeleri yapan Mendonça Filho, kısa filmleriyle dikkat çektikten sonra 2008’de ilk uzun metrajlı belgeseli Críticoyu çekti. İlk uzun metrajlı Recife odaklı kurmaca filmi Neighboring Sounds (2012) dünyanın dört bir yanında gösterildi. 60’larında bir kadının Recife sahilindeki evinden bir inşaat şirketi tarafından çıkmaya zorlandığı Aquarius (2016) Cannes Film Festivali’nde yarıştı ve ve Brezilya’nın Oscar adayı oldu. Bir sonraki filmi Bacurau ile dünyanın durumuna dair sert bir distopya sunan Mendonça Filho, 2025 yapımı yeni filmi Gizli Ajan ile Cannes’dan En İyi Yönetmen ve FIPRESCI ödüllerini kazandı.

Çağla Gillis Here and Three, Ben, Annem ve Toz gibi deneysel-belgesel türlerindeki kısa filmlerin yönetmeni, Kunstuniversität Linz’de Görsel-İşitsel Medya Estetiği ve Pragmatiği alanında doktora adayı. Yazı, fotoğraf, ses gibi farklı alanlarda üretmekle beraber, pratiğinin odağında film/video bulunuyor. İşlerinde kadınların deneyimlerini, gündelik hayatı ve hayali topografyaları inceliyor.

Özgür Demirci, Video odaklı bağımsız sanat inisiyatifi Monitor’un kurucularından biri olan video sanatçısı ve akademisyen. Demirci, şiirsel estetiği politik bir perspektifle buluşturan video ve yerleştirme temelli üretimlerinde hafıza, tanıklık ve görünmeyenin izi gibi kavramları araştırıyor. İşleri çoğunlukla bireysel deneyimle toplumsal olanı buluşturan mitolojik bir hat üzerinden ilerliyor. Aralarında The Abondoned, Başlangıçtan Beri ve Aşağıdakilerden Birinin de aralarında olduğu çalışmaları bulunan sanatçının üretimleri, aralarında Sinop Bienali, Atina Dijital Sanat Festivali, İstanbul Film Festivali ve Kassel Dokfest’in de aralarında olduğu birçok sanat kurumu ve film festivalinde gösterildi.

Ataka51 Moskova kökenli, Paris’te sürgünde yaşayan Dimitri Gorbaty, Philipp Ivanov, Alex Epikhov, ve Sergei Medvedev’den oluşan, kısa filmler, videolar ve canlı performanslar üreten film kolektifi. Lucifer (2019), Zanovo (2019) ve Badlands’in (2016) de aralarında olduğu filmleri üreten Ataka51’in Gimn Chume'si ilk gösterimini Locarno Film Festivali’nde Pardi di Domani yarışmasında yaptı. Ataka51’in üyeleri dünyayı bilim, politika, hakikat ve kurmaca, insan ve insan dışı nesnelerden oluşan ve genişleyen bir işaretler sistemi olarak görüyor ve dünyanın şu anki haline dair özgün bir üretimi önemsiyor.

 


Sıçrama Tahtası

  • Programın ve panelin başlığını ararken Terry Eagleton’ın İyimser Olmayan Umut’undan yola çıktık.
  • Veba Ağıtı’nı araştırırken senaryonun ve müzisyenlerin kaydettiği şarkının ilhamının Aleksandr Puşkin’in 1830 tarihli tragedyası Veba Zamanında Eğlence olduğunu fark ettik.
  • 1946 yılında Milli Eğitim Basımevi’nden çıkan ve Erol Güney ile Oğuz Peltek tarafından Türkçeye kazandırılan metin, filmin Türkçe altyazı çevirisinde de yararlandığımız bir kaynak oldu. Sinan Birdal şu yazısında pandemi zamanının partilerinden hareketle bu metni anıp ve detaylı bir analizini sunuyor.
  • Veba Ağıtı’nda imzası bulunan Ataka51 kendi yönetmen görüşlerinde bir edebi metni daha işaret ediyor: Julio Cortazar’ın kısa hikâyesi Ele Geçirilmiş Ev.
  • Dost Kitabevi Yayınları’nın bastığı ve Jorge Luis Borges’in Babil Kitaplığı’nın Arjantin Öyküleri toplamasında Banu Temel tarafından Türkçeye çevrilen öykü; nesillerin anılarıyla ve antikalarla dolu büyük evlerini çok seven bir abi ile kız kardeş hakkında. Abi ve kız kardeş evlerinde yaşayıp giderken ev bölge bölge habis ruhlar tarafından işgal ediliyor. Veba Ağıtı ile birlikte şipşak yorumlamak için evin yerine ülke, ruh yerine politik güçler yazınız.
  • Özgür Demirci, Beyaz Perdeden Halı Sahaya hakkında verdiği söyleşide, kent ve yaratıcılığın başyapıtı Italo Calvino’nun Görünmez Kentler’den laf açıyor ve şu bölümü alıntılıyor:
    “Yüksek burçlarıyla Zaira’yı boşuna anlatmaya çalışmayacağım sana gönlüyüce Kubilay. Merdivenli yolların kaç basamaktan oluştuğundan, kemer kavislerinin açı derinliğinden, çatıların hangi kurşun levhalarla kaplandığından söz edebilirim sana; ama şimdiden biliyorum, hiçbir şey söylememiş olacağım sonunda. Zira bir kenti kent yapan şey bunlar değil, kapladığı alan ölçüleri ile geçmişinde olup bitenler arasındaki ilişkidir…”
  • Mendonça Filho, Hayalet Resimler’de Recife’in geçmişini anlatırken Brezilya popüler müzik tarihini de ihmal etmiyor. Mendonça Filho DJ’liğinde filmde duyduğumuz, kaybolan mekanların yol açtığı melankoliye ilaç olabilecek iki popüler Brezilya şarkısı: Sidney Magal’dan Meu Sangue Ferve Por Você ve Tom Zé’den Happy End.


← Ajanda'ya Dön

Peter Watkins

Peter Watkins: Kestirme Yol Yok

Sinematek/Sinema Evi

 

“Neden bu film, neden bu zamanda? İnsanlık tarihinin çok karanlık bir döneminden geçiyoruz — postmodernist sinizm, birçok insanı etkisi altına alan tüketim toplumunun doğurduğu saf açgözlülük, küreselleşmenin getirdiği insani, ekonomik ve çevresel felaketler, Üçüncü Dünya adı verilmiş ülkelerinin halklarının çektiği acılar ve sömürünün büyük ölçüde artması, gezegenin sistematik olarak görsel-işitselleştirilmesinin yol açtığı zihin uyuşturan konformizm ve standardizasyon… Tüm bunlar toplu bir şekilde etik, ahlak, birliktelik ve bağlılığın (fırsatçılığa olan hariç) “modası geçmiş” kabul edildiği bir dünya yarattı. Aşırılık ve ekonomik sömürünün norm haline geldiği, hatta çocuklara öğretildiği bir dünya. Böyle bir dünyada, 1871 baharında Paris'te yaşananlar, daha iyi bir dünya için mücadele etme inancına ve kolektif bir sosyal ütopyaya duyulan ihtiyaca işaret ediyordu (ve halen ediyor) — ki bunlar, ölmekte olan insanların kan plazmasına ihtiyaç duyduğu kadar bizim de aciliyetle ihtiyaç duyduğumuz şeyler. Bu kararlılığı gösteren bir film fikri böylece doğdu.”

Peter Watkins’in Madrid’deki Reina Sofia Müzesi’nde 2023’te yapılan retrospektif için kaleme aldığı Komün (Paris, 1871) yazısından

Sinematek/Sinema Evi ile işbirliğiyle Şubat-Nisan 2026’da gerçekleştireceğimiz retrospektifin odağı yepyeni bir sinema dili ve yöntemi geliştirmiş yönetmen Peter Watkins.

Ne yazık ki Watkins’i bu retrospektifin hazırlıkları sürerken geçtiğimiz ay 90 yaşında kaybettik. Hayat tavrını ve işlerini kutlamayı dilediğimiz bu retrospektifte Watkins’in sekiz filmini göstereceğiz:

  • Culloden Muharebesi (Culloden, 1964)
  • Savaş Oyunu (The War Game, 1966)
  • Ayrıcalık (Privilege, 1967)
  • Gladyatörler (The Gladiators, 1969)
  • Ceza Kampı (Punishment Park, 1971)
  • Edvard Munch (1974)
  • Yolculuk (The Journey, 1975)
  • Komün (Paris, 1871) (La Commune (Paris, 1871), 2000)

Geçtiğimiz Mayıs ayında Watkins ailesine Türkiye’de ilk kez gerçekleşecek bir retrospektif önerdiğimizde Peter Watkins, son filmi Komün (Paris, 1871)’in üzerinden geçen 25 yılda Fransa’da yarı sürgün bir hayat sürüyor ve yazılarıyla medya eleştirilerini sürdürüyordu.

Watkins, hayatı boyunca işlerinin bilinçli bir şekilde görmezden gelindiğini savundu. Bu sebeple de sinema tarihinde hak ettiği yeri halen bulabilmiş değil ve hakkında yapılmış yayınların sayısı bir hayli az. Dolayısıyla retrospektife İngilizce ve Türkçe bir kitabın eşlik etmesini istedik. Türkiye’den ve dünyadan aralarında İrlandalı sinemacı Dónal Foreman, Watkins’in sinemasına en hakim isimlerden ve retrospektifin adına da ilham olan yazıyı kaleme alan ABD’li akademisyen Leo Goldsmith, Brezilyalı sinema araştırmacısı ve film küratörü Victor Guimarães, İspanyol sinema yazarı Nando Salva ve Türkiye’den Fırat Yücel, Senem Aytaç, Merve Şen ve Umut Tümay Arslan’ın da aralarında olduğu 14 yazar, retrospektifle eş zamanlı yayınlanacak bu kitaba yazılarıyla katkıda bulundular. Watkins de The Dark Side of the Moon - The Global Media Crisis makalesini bu kitap için güncellemeyi planlıyordu; fakat sonbaharda sağlığının kötüleşmesiyle maalesef bu isteğini gerçekleştiremedi.

Watkins, kariyeri boyunca politikayla ilgilenmiş ve yanıtları sıklıkla tarihte aramış bir sinemacı. 1950’lerin sonundan itibaren başlayan kariyerinde dünyanın nasıl yönetildiğine baktığında manipülatif ve insanları bilgilendirmeyen, hatta yanlış yönlendiren bir ana akım medya; katılımcılıktan uzak, halkları ezen, on binleri gözünü kırpmadan—mesela bir atom bombasıyla—yok edebilecek bir düzen ve bunların görsel medya dilindeki izlerini gördü. Bu sarsılmayan dünya görüşü, kurumsal sansürlere ve üretimde karşısına çıkan engellere; üstüne üstlük hem sinema tarihinden hem de üretim kaynaklarından uzaklaştırılmasına yol açtı. Çok daha üretken olmasının önüne geçen bu duruma rağmen çektiği filmlerle, kurmaca ile belgesel arasında gidip gelen yaratıcı ve sinema diline çok hakim bir zanaat sergiledi. İzleyiciye alan açtı ve dünyanın şimdiki halini öngördü, özellikle son filmlerinde film üretimi daha kolektif bir hale taşıyan denemeleriyle “auteur”lüğün yerine birlikte üretmenin gücünü geçirmeye gayret etti.

Ceza Kampı’nda (Punishment Park) ABD, Kara Panterler, Vietnam karşıtları gibi muhaliflerin devlet şiddetiyle yok edilmesini anlattı. Bu, şu an için ne kadar kurmaca bir senaryo? Son filmi ve katılımcı üretim biçimiyle benzersiz Komün (Paris, 1871)’de 1871’de Fransa'da yaşanan komün deneyi, geçen 150 yılda pek çok harekete ilham oldu. On yıllarca sansürlenen Savaş Oyunu’nda İngiltere’ye atılan bir atom bombasını konu alan, bir haber belgeseli olarak kurduğu spekülatif senaryonun gerçek dışı olduğunu savunmak zor. Bir kez daha nükleer tehlikeyi işaret ettiği, 14 saat seyir süresiyle de dikkat çeken Yolculuk’un uyarıları küresel iklim krizinin içinde o günkünden daha da acil ve güncel.

Watkins, filmlerinin uzmanlarca analiz edilmesi, açıklanması yerine katılımcı forumlarda seyirciler tarafından tartışılmasını istiyordu. Tüm bunları düşünmek, Watkins’in özel isteğiyle hep birlikte konuşmak ve filmlerinde sunduğu kestirmelerden de çıkmazlardan da uzak yolları tartışmak için hep birlikte Şubat-Nisan 2026’da Sinematek/Sinemaevi’nde olacağız.

Peter Watkins’i saygıyla anıyor ve bu süreçte bize büyük destek olan oğlu Patrick Watkins’e ve programdaki ortağımız Sinematek/Sinema Evi’ne çok teşekkür ediyoruz.


← Ajanda'ya Dön


Bize ulaşmak için info [at] gorultu.org'a yazabilirsiniz.


Instagram: @gorultu


Bültene abone olmak için:

COMING SOON

Görültü Logo